Başpınar... Huzur içinde bir diyar
(www.sabah.com.tr)
Dağların arasına girince azgınlaşan, yatağı biraz genişleyince durgunlaşan Fırat'ın etrafında dolana dolana gittik. Sonra Fırat'la vedalaşıp "yukarılara doğru" çıktık.
Ve Başpınar'a ulaştık. "Rakım" 1.400.
"Hane sayısı" 115. "Bir zamanlar" 400'müş.
***
"Taşımalı eğitim" başlayınca, köyün okulu kapanmış. Ali Coşkun "orası benim okulumdu" dedi hüzünle:
- Kapanınca, köy misafirhanesine çevirdik.
***
Cami "yüzyıllar öncesine ait." İçinde pek çok "antika eşya" var. Örneğin "Yıldız Sarayı'ndan gönderilen bir saat." Ama "çalışmıyor."
Kemaliye'ye 37, Arapkir'e 55 kilometre uzaklıktaki bu "yaylada" saat tamircisi ne arar?
***
- Ey Başpınar köylüsü... Ne yer, ne içersiniz?
Kimi "emekli."
Kimi "bağcılık, meyvecilik" yapıyor. Kiminin "kendine yetecek kadar" hayvanı var.
Kimine de "Ankara'daki, İstanbul'daki yakınları" para gönderiyor.
***
Ali Coşkun:
- Ben çocuktum... Evimizde 2 tane halı tezgahı vardı... Eski bakan Metin Emiroğlu var ya... Onun babası Arapkir'de halıcıydı... Gelir, buraların halılarını toplar, İstanbul'da satardı.
"Eskiden" ipek böcekçiliği de yaygınmış.
Dağ taş "dut ağacı." İnsanlar fakir ama "huzur içinde."
Ekmeği de, yemeği de, kaderi de, kederi de paylaşıyor, birlikte oturup, birlikte eğleniyorlar.
Önümüze neler dizmediler ki? Kavurma, bal, kuru kaymak, peynir, un helvası, köy ekmeği...
***
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ali Coşkun'a "köyünüz çok güzelmiş" dedik.
"Kopmadım" diye yanıt verdi:
- Ne zaman bunalsam, buraya gelirim... Burası moral deposu.
Sadece Ali Coşkun değil, bu köyden "büyük kentlere" gidenler de kopmamışlar.
Yazları "birkaç günlüğüne de olsa" geliyorlar. Köylerine sahip çıkıyorlar.
"Emekliye ayrılanların" bir kısmı da köylerine dönüyorlar.
***
Başpınar'da başka "neler" mi dinledik? "Gurbet" türküleri.
Zira buraların şarkısı, türküsü, şiiri, masalı hep "gurbet üzerine."
02.06.2005 sabah.com.tr